Sevgili Çevirmenler, merhaba! Sizinle bu sanal ortamda buluşmaktan ve İngilizce – Türkçe dil çiftini daha da ileriye taşımak için fikir alışverişi yapmaktan çok mutluyum. “Çeviride Kaynak Metinden Özgürleşmenin Sınırları” üzerine biraz düşünüp sohbet edelim mi?
Dünyada 7000 civarı dil konuşuluyor. Her dil değişik sesler, sözcükler ve kendine has yapısı ve kurallarıyla apayrı bir sistem. İnsan beyninin çeşitliliğinin ve kapasitesinin en güzel ispatı da bu. Konuştuğumuz dil, hem düşünme şeklimizin bir aynası hem de şekillendiricisi.
Çeviri ise bir dilde ifade edilen düşünceleri, anlamları ve kültürel bağlamı bir diğer dilde var etme çabası ve sanatı; o iki apayrı sistemi kaynaştıran bir süreç. Bir nevi köprü kurma işi; ancak, iki dil arasındaki köprüyü kurarken yeri geldiğinde kaynak metinden özgürleşmek ve hedef dilin yapısal ve kültürel özelliklerini dikkate almak lazım ki köprümüz sağlam olsun, diğer ayağı da eriştiği zemine iyice uysun, köprüden geçiş güvenli olsun!
Mesela İngilizcede çok sık kullanılan “and” bağlacının bazen “ve” şeklinde yanlış çevrildiğini görürüz. Peki hiç düşündük mü? Acaba İngilizcedeki "and" bağlacı ile Türkçedeki "ve" bağlacının işlevleri, kullanım alanları yüzde yüz örtüşüyor mu? Sorunun cevabını kısa bir örnek ile yanıtlamaya çalışalım.
“Please do not hesitate to contact us and we will happy to help you.” Aşağıdaki çeviri seçeneklerinden hangisi Türkçe’de kulağımıza biraz yabancı geliyor?
A- Lütfen bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin ve size yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.
B- Lütfen bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin; size yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.
C - Bizimle iletişime geçmeniz durumunda size yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.
“A” dediğinizi duyar gibiyim. Burada “and”, “bunun sonucunda” yani bizimle irtibata geçerseniz size yardımcı olmaktan mutlu oluruz anlamında kullanılıyor. Bu anlamı Türkçe yazı dilinde noktalı virgül kullanarak rahatlıkla verebiliriz. “and” sözcüğünü “ve” şeklinde çevirdiğimizde duymaya çok alışık olmadığımız ithal bir cümle yapısıyla karşılaşıyoruz.
Bir başka örnek için “holiday season” tabirini ele alalım. Bu kullanım, Şükran Günü’nün bitiminden yani kasım ayının sonundan 2 Ocak’a kadar olan Noel, Hanuka ve Yılbaşı gibi dini ve kültürel kutlamaların gerçekleştiği dönemi kapsar. Bol miktarda kutsal ve çalışılmayan günleri olan bir aralık ayı söz konusu yani. Yaz aylarında turist çeken bir ülke olması babında Türkiye’de yaşayanlar için “tatil sezonu” farklı anlamlar çağrıştırabilir. “We wish you a happy holiday season” gibi tabirlerin çevirisini, “Güzel bir sene sonu / yılbaşı arifesi ve mutlu yıllar dileriz” şeklinde ifade ederek kaynak metinden özgürleşme sağlayabiliriz. Sadece “iyi bir tatil sezonu” dilediğimizde, okul ve iş hayatının aralık ayında da sürdürüldüğü bir toplumda yaşayan bir kişi için aynı anlama gelmeyebilir.
Uzun sözün kısası, çeviri yaparken özgürleşmek, kaynak metinlerin sözcüklerindense verilmek istenen anlama sadık kalarak olur ki bu da hedef dilin doğallığını ve estetiğini korur, aynı zamanda sözcüğün taşıdığı anlamı ve duyguyu aktarır. Yazımı Anna Rusconi’nin çok sevdiğim bir sözüyle bitirmek istiyorum… Words travel worlds, translators do the driving / Sözcükler dünyayı dolaşır, çevirmenler bu yolculuğun kaptanıdır.
Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum.
Çalışmalarınızda kolaylıklar!
Yasemin (Eng>Tur Language Specialist)
0件のコメント